Boşanmada çocuğun velayeti verilirken pek çok farklı unsur yargılamayı yürütmekte olan Samsun Aile Mahkemesi hakimi tarafından dikkate alınır. Bu unsurların tümü özünde çocuğun menfaati etrafında dönmektedir. Bebek yaşlarında olan çocuğun anneye verilmesinin sebebi de ilerleyen bölümde babasında kalmak isteyen çocuğun babasında kalması da menfaatine uygun düşmesi sebebiyledir. Bu nedenle bir boşanma davasında çocuğun velayeti kime verilir sorusunun cevabını doğru bir şekilde verebilmek için müşterek çocuğun menfaatinin göz önüne alınması gerekir. Bu sebeple de boşanma davasının tarafları ve süreci yöneten avukatlar dava sırasında müşterek çocuğa gerekli ve yeterli imkanı sunabildiklerine dair hakimi ikna etmelidir. Bu yüzden alanında iyi bir Samsun boşanma davası avukatı ile görüşülmesinde fayda vardır.
Bebeğin Velayeti Kime Verilir?
Bebek olarak nitelendirilen 0 – 4 yaş grubundakiler için boşanmada çocuğun velayeti kime verileceği konusunda yerleşen uygulama bebeğin velayetinin anneye verilmesidir. Yargıtay kararları ve ilk derece mahkemesi hakimleri bu kararı verirken çocuğun anne sütüne ihtiyacı olduğunu dikkate alır. Ayrıca dikkate alınan bir diğer unsur da çocuk ile anne arasındaki bağın gelişiminin tamamlanabilmesidir. Sayılan iki unsur uyarınca da sıfır dört yaş arasındaki çocukların velayetleri ekseriyetle annelerine verilmektedir.
Dört yaşına kadar olan çocukların velayetlerinin annelerine verilmelerinin sebeplerinden bir diğeri ise o yaş grubundaki çocukların ihtiyaçlarının yalnızca annelerince karşılanabilmesinin mümkün olmasıdır. Boşanmada çocuğun velayeti kendisine verilen eş diğer eşten iştirak nafakası talebinde bulunabilir.
Sekiz Yaşından Büyük Çocukların Velayeti
Herhangi bir yönlendirme olmadan karar verebilme yetisi olan çocukların – genellikle sekiz yaşından daha büyük çocuklarda bu durum söz konusu olur – velayetlerinin kime verileceği hususunda çocukların fikirleri de önem arz etmektedir. Hakim, müşterek çocuk ya da çocuklara onları dinlediği celsede velayet konusundaki, kiminle kalmak istediğine dair, fikrini sorar. Eğer çocuğun isteği somut duruma çok ters düşmüyor ise uygulama alanı bulacaktır. Ancak çocuğun istemi kendi menfaatine açık bir şekilde aykırı ise bu kez hakim çocuğun beyanını değil de menfaatini esas alacaktır. Bu hususta velayetin belirlenmesinde çocuğun yaşının önemli olduğu ve uygulamada genellikle sekiz yaşından büyük çocukların velayetinin kendi istekleri doğrultusunda verildiği söylenebilir.
Birden Fazla Çocukta Velayet Nasıl Verilir?
Boşanma davasında tarafların birden fazla çocuklarının bulunması durumunda müşterek çocukların velayetlerinin paylaştırılması söz konusu olur. Bu paylaştırmada yukarıda iki ayrı başlık halinde belirtilen yaş kriterleri etkili olur. Ayrıca çocukların eğitim durumlarının da velayetlerinin annelerine mi yoksa babalarına mı verileceğinde etkisi vardır. Velayet davasına bakan Samsun Aile Mahkemesi hakimi tüm bu etmenleri bir arada değerlendirerek hükmü açıklayacaktır. Velayet uyuşmazlığının boşanma davası ile birlikte görülmesi durumunda da yine sayılan kriterler dikkate alınacaktır.
Velayetin değiştirilmesi davası açıldığı durumlarda birden fazla çocuk varsa davalının davayı ilk celsede kabul etmesi halinde herhangi bir ilave inceleme yapılmaksızın çocukların velayetinin davacı anne ya da davacı babaya verilmesi söz konusu olur.
Boşanma Davasından Sonra Velayetin Değiştirilmesi Davası Açmak
Boşanma davasının sona ermesinin ardından Samsun Boşanma Davası Mahkemesi’nde müşterek çocuğun velayetinin değiştirilmesi için dava açmak mümkündür. Ancak velayetin değiştirilmesi davası açmak ve bu davayı kazanmak için ortada velayetin değiştirilmesini haklı gösterecek sebepler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Velayeti elinde bulunduranın çocuğa şiddet uygulaması,
- Müşterek çocuğun ihmal edilmesi,
- Kötü alışkanlıkların olması,
- Müşterek çocuğun istenilmemesi.
Sayılan durumların her somut olay özelinde farklı bir davranışla ortaya çıkması mümkündür. Burada önemli olan velayeti elinde bulunduran ebeveynin davranışının dava açmak için haklı bir sebep olup olmadığının değerlendirilmesidir. Eğer Samsun velayet davasına bakmakla görevli mahkemesince ileri sürülen sebebin kabul edilmesi halinde davanın lehe sonuçlandığından bahsetmek mümkün olacaktır.
Boşanmada Çocuğun Velayeti Hakkında Yargıtay Kararları
Velayet Davasında Uzman (Pedagog) Raporu
Samsun Aile Mahkemesince, boşanma davası kararı ile ortak çocuğun velayetinin davalı babaya bırakılmasına karar verilmiştir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararı ve menfaatidir. Somut olayda, mahkemece psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlara rapor tanzim ettirilmemiştir. O halde mahkemece, yukarıda belirtilen kıstaslar dikkate alınarak uzman raporu tanzim ettirilerek diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra, gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Çocuğun Velayetinin Başkasına Verilmesi
Somut olayda; taraflar Samsun Aile Mahkemesine sundukları anlaşmalı boşanma protokolünde ortak çocukların velayetlerinin dedelerine verilmesini kararlaştırmışlar, mahkeme de protokol hükmü gibi ortak çocukların velayetlerinin dedeye verilmesine karar vermiştir. Türk Medeni Kanunundaki düzenlemelere göre velayet hakkı, münhasıran anne ve babaya tanınan bir hak olup, evlat edinme hali hariç olmak üzere, anne ve baba dışında kimseye tevdi olunamayacağından, mahkemece ortak çocuklar velayetlerinin dedelerine verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Velayeti Elinde Olan Annenin Evlenmesiyle Çocuğun Soyadı
Evlilik birliği içinde doğan çocuğun evlilik içinde doğumla kazandığı soyadının, davacı annenin ikinci evliliği nedeniyle kazanmış olduğu soyadı ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır. Türk Hukuk Sisteminde evlilik birliği içinde doğan çocuğun, babasının soyadını alabileceği veya içtihatlarla gerçekleşen duruma göre boşanma sonucu velayeti kendisine verilen annenin bekarlık soyadının çocuğun üstün yararının bulunması halinde alabileceği ve bu konuda başkaca bir yasal düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddi gerekirken kanun hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.