Memnu Hakların İadesi 2025

03.09.2025
35
Memnu Hakların İadesi 2025

Bu makale Memnu hakların iadesi (yasaklanmış hakların geri verilmesi) kurumuna ilişkin Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Bölge Adliye/İdare Mahkemesi kararlarının analizini içermektedir. Makale, kurumun yasal dayanağı, başvuru şartları, “yasaklanmış hak” kavramının kapsamı, kararların hukuki niteliği, tabi olduğu kanun yolları ve bu kararların idari işlemler ile temel haklar üzerindeki etkilerini incelemektedir. Analiz, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesi ekseninde şekillenmekte ve farklı yargı kollarının konuya yaklaşımlarını ortaya koymaktadır.

Temel Şartlar ve Yasal Dayanak: Memnu hakların iadesi, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesi ile düzenlenmiştir. Yargı kararlarında istikrarlı bir şekilde vurgulanan üç temel şart bulunmaktadır:

  • Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlanması.
  • İnfazın tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık sürenin geçmiş olması.
  • Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememesi ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması.

“Yasaklanmış Hak” Kavramının Geniş Yorumu: Yargıtay, mahkûmiyet kararında açıkça bir hak yoksunluğu belirtilmese dahi, kişinin adli sicil arşiv kaydının bulunmasının tek başına “yasaklanmış hak” kavramına dahil olduğunu kabul etmektedir. Bu yorum, kurumun uygulama alanını genişletmekte ve sadece belirli haklardan men edilenleri değil, adli sicilinde kayıt bulunan iyi halli eski hükümlüleri de kapsamaktadır.

Kararların Hukuki Niteliği ve Kanun Yolu: Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre, memnu hakların iadesine ilişkin kararlar “güvenlik tedbirine yönelik hüküm (nihaî karar)” niteliğindedir. Bu nedenle, 20.07.2016 tarihinden sonra verilen bu tür kararlara karşı başvurulacak kanun yolu temyiz değil, istinaftır. Mahkemeler, “kanun yolunda yanılmanın başvurucunun haklarını ortadan kaldırmayacağı” ilkesi gereğince, temyiz olarak yapılan başvuruları istinaf başvurusu olarak kabul edip dosyayı ilgili Bölge Adliye Mahkemesi’ne göndermektedir.

Kararın Etkisi ve Sınırları:

İdari Yargı Perspektifi: Danıştay’a göre, memnu hakların iadesi kararı mahkûmiyeti ortadan kaldırmaz ancak mahkûmiyete bağlı ehliyetsizlikleri “ileriye dönük olarak” kaldırır. Bu karar, kişiye örneğin devlet memurluğuna başvurma hakkı tanır, ancak idarenin kadro ve ihtiyaç durumu gibi unsurları gözeterek kullanacağı takdir yetkisini ortadan kaldırmaz.

Anayasa Mahkemesi Perspektifi: Anayasa Mahkemesi, konuyu temel hak ve özgürlükler (özellikle özel hayata saygı hakkı) bağlamında ele almaktadır. Memnu hakların iadesi kararı alınmış olsa dahi, kamu ihalelerine katılma veya devlet memuru olma gibi konularda kanunla getirilen kısıtlamaları meşru kamu yararı ve düzeni gerekçeleriyle Anayasa’ya uygun bulabilmektedir. Ancak, mesleki faaliyetin süresiz olarak engellenmesi gibi durumları “ölçülülük” ilkesine aykırı bularak hak ihlali kararı da verebilmektedir.

Memnu Hakların İadesi Tanımı, Amacı ve Yasal Dayanağı

Yargı kararlarında memnu hakların iadesi, ceza mahkûmiyetinden kaynaklanan ve kişinin toplumsal hayata katılımını engelleyen süresiz hak yoksunluklarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir kurum olarak tanımlanmaktadır. Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin belirttiği gibi bu kurum, “ceza mahkûmiyetinden doğan müebbet hak yoksunluklarının giderilmesi” amacını taşır (2017/5796 E., 2017/13579 K.). Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi ise kurumun felsefesini, “Cezanın amaçlarından birisinin de mahkumun ıslahı olması karşısında; bunu ispat eden/gösteren kişinin ömür boyu hak yoksunluğuna muhatap olması, adil de değildir”sözleriyle vurgulamıştır (2020/1138 E., 2020/1083 K.).

Kurumun temel yasal dayanağı, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesidir. Bu maddeye göre, “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkumiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir”(Yargıtay 16. CD, 2018/1333 E., 2018/2309 K.).

Memnu Hakların İadesi Başvuru Şartları ve Mahkemenin Değerlendirmesi

Yargıtay kararlarında, 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesinde belirtilen şartların varlığı titizlikle incelenmektedir. Bu şartlar kümülatiftir. Özellikle cezanın infazının tamamlanmasından itibaren geçmesi gereken üç yıllık süre, kararların onanmasında veya bozulmasında kilit rol oynamaktadır. Örneğin, Yargıtay 11. Ceza Dairesi, “Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması’ koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından memnu hakların iadesi talebinin reddine ilişkin kararda herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamış” diyerek yerel mahkeme kararını onamıştır (2021/24124 E., 2023/5758 K.). Tersi durumda, üç yıllık süre dolmasına rağmen talebin reddedilmesi bozma nedeni sayılmıştır (Yargıtay 6. CD, 2009/8375 E., 2012/7073 K.).

Mahkemelerden sadece süre şartını değil, aynı zamanda hükümlünün “iyi halli” olup olmadığına dair bir kanaat oluşturması da beklenmektedir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, “hükümlünün hükmün infazından sonra yeni bir suç işlemediği ve yaşamını iyi halli olarak geçirmediğine dair somut bir delil bulunmadığı anlaşıldığından”talebin reddedilmesini hukuka aykırı bulmuştur (2024/4227 E., 2024/10761 K.).

“Yasaklanmış Hak” Kavramının Kapsamı

Yargıtay’ın yerleşik içtihadı, yerel mahkemelerin sıklıkla düştüğü bir hatayı düzeltmektedir. Mahkemeler, hükümde TCK m. 53 uyarınca bir hak yoksunluğu belirtilmediği gerekçesiyle talepleri reddetme eğilimindedir. Ancak Yargıtay, bu yaklaşımı hatalı bulmaktadır. Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin bir kararında bu durum net bir şekilde ifade edilmiştir:

“mahkumiyet kararında her hangi bir hak yoksunluğu yer almasa dahi sanık hakkında adli sicil arşiv kaydının bulunmasının yasaklanmış hak kavramına dahil olduğu” (2020/20388 E., 2022/9390 K.).

Bu yorum, adli sicil arşiv kaydının kendisinin, kişinin kamu ihalelerine katılması, belirli meslekleri icra etmesi veya silah ruhsatı alması gibi konularda dolaylı bir hak yoksunluğu yarattığı gerçeğine dayanmaktadır. Bu nedenle, hükümde açık bir yasaklama olmasa bile, arşiv kaydının silinmesi ve buna bağlı hakların iadesi için bu yola başvurulabilir.

Yasaklanmış Hakların İadesi İtiraz Dilekçesi

Memnu hakların iadesi kararlarına karşı gidilecek kanun yolu, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden sonra önemli bir değişiklik göstermiştir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2014 tarihli bir kararında bu kararların temyizinin mümkün olmadığı, itiraz yoluna tabi olduğu belirtilirken (2014/24479 E., 2014/19886 K.), güncel kararlarda bu görüş terk edilmiştir.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 2024 tarihli birçok kararında istikrarlı olarak, “adli sicil kayıtlarının silinmesine dair kararların istikrar bulmuş Yargıtay içtihatları uyarınca güvenlik tedbirine yönelik hüküm (nihaî karar) niteliğinde olduğu” ve bu kararların istinaf kanun yoluna tabi olduğu belirtilmektedir. Bu doğrultuda, temyiz istemiyle yapılan başvurular hakkında şu şekilde karar verilmektedir:

“kanun yolunda yanılmanın başvurucunun haklarını ortadan kaldırmayacağından, istinaf talebinin istinaf mercii tarafından incelenmesi için dava dosyasının… incelenmeksizin İADESİNE” (Yargıtay 6. CD, 2024/4286 E., 2024/10994 K.).

Memnu Hakların İadesi Nasıl Alınır?

Memnu hakların iadesi kararı, hükümlüye kaybettiği tüm hakları mutlak ve sınırsız bir şekilde geri vermemektedir. Kararın etkisi, özellikle idari hukuk ve temel haklar alanında diğer kanunlarla sınırlıdır.

Danıştay 12. Dairesi, bu sınırları net bir şekilde çizmektedir. Karara göre, memnu hakların iadesi, “kişiye kullanılması men edilen hakları kullanma yetkisi sağlayan kararlardır.” Ancak bu, mutlak bir hak sağlamaz:

“memnu hakların iadesi kararı, ilgili kişiye bu karar uyarınca doğrudan memuriyete alınma hakkı vermeyip, memuriyete başvurma hakkı sağlayacağı ve idarenin bu konuda kadro ve ihtiyaç durumunu gözeterek takdir yetkisini kullanacağı da açıktır.” (2017/248 E., 2021/967 K.).

Anayasa Mahkemesi ise konuyu “ölçülülük” ilkesi çerçevesinde değerlendirmektedir. Bir kararında, terör suçundan mahkûmiyeti bulunan ve memnu hakları iade edilen bir kişinin ihale sözleşmesinin feshini, kamu düzeni ve şeffaflık gibi meşru amaçlara dayandığı için özel hayata saygı hakkının ihlali olarak görmemiştir (14/4/2016). Benzer şekilde, kasten işlenen suçtan alınan mahkûmiyetin memuriyete engel teşkil etmesini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır (18/10/2023). Ancak, bir eczacının SGK ile sözleşme yapmasının “süresiz olarak engellenmesini”, mesleki hayat üzerindeki ağır etkisi nedeniyle ölçüsüz bularak özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (28.05.2025).

Memnu hakların iadesi, hükümlünün topluma yeniden kazandırılmasını hedefleyen, adil ve ıslah edici bir ceza hukuku kurumudur. Yargı kararları, kurumun uygulanabilmesi için 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesindeki cezanın infazı, üç yıllık bekleme süresi ve iyi hal şartlarının eksiksiz olarak aranması gerektiğini ortaya koymaktadır. Yargıtay’ın, adli sicil arşiv kaydının varlığını dahi “yasaklanmış hak” kapsamında değerlendirmesi, kurumun etkinliğini artırmaktadır. Usul hukuku açısından, bu kararlara karşı gidilecek kanun yolunun istinaf olduğu yerleşik bir içtihat haline gelmiştir. Bununla birlikte, memnu hakların iadesi kararının etkisi mutlak değildir. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarının gösterdiği üzere, bu karar kişiye belirli haklar için başvuru imkânı tanısa da, idarenin takdir yetkisi ve diğer kanunlarda yer alan özel düzenlemeler ile kamu yararı gibi meşru amaçlar karşısında sınırlandırılabilmektedir.

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.