Terk suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 97. maddesinde düzenlenen ve failine hapis cezası öngörülen bir suçtur. Terk suçunun mağdurunda meydana gelen yaşamsal, bedensel bütünlük ya da ruh sağlığındaki bozuklukların korunmasını amaçlayan yasa maddesinde toplum düzeninin kurulması da hedeflenmiştir. Terk kelimesi; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “Bırakma, ayrılma, vazgeçme, bakmama, ihmal etme” olarak tanımlanmıştır.
Suçun maddi unsuru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim altında bulunan kimsenin, üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından kendi hâline terk edilmesidir.
Terk suçunun mağduru yaşı ya da hastalığı sebebiyle kendi haline bırakılan kimsedir. Yine suç ancak; bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan bir kimse tarafından işlenebilir. Bu yükümlülüğün kaynağı aile ilişkileri olabileceği gibi bir sözleşmeden de kaynaklanıyor olabilir. Kişi bakmakla yükümlü olduğu kimseyi kasten terk edebileceği gibi bu davranışı ihalen de yapabilir.
Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılaması yapılan terk suçunda tarafların kendilerini bir Samsun Ceza Davası Avukatı ile temsil ettirmeleri faydalı olacaktır.
Terk Suçunun Unsurları
Suçun maddi unsuru, yaşı veya hastalığı nedeniyle kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu sebeple koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan mağdurun “kendi haline terk edilmesidir.” Hukuki açıdan “kendi haline terk,” failin mağdurla olan fiili ilişkisini geçici veya sürekli olarak kesmesi ve mağduru kendi kontrol alanının dışına çıkararak yalnız bırakması anlamına gelir. Bu suç, mağdurun terk edilmesiyle birlikte tamamlanmış sayılır. Terk etme süresinin uzun veya kısa olması önemli değildir; esas olan, bu sürenin mağdur açısından tehlike yaratmaya yeterli olup olmadığıdır.
Kişinin terk edilmesi, koruma ve gözetim altında bulunma sorumluluğunu üstlenen kişinin mağduru, koruma ve gözetimden yoksun hale getirmesiyle gerçekleşir. Ancak, bu fiilin gerçekleştiği ortamda, koruma ve gözetim yükümlülüğünü üstlenebilecek başka kişilerin bulunması ve bu kişilerin bu iradeyi taşımaları durumunda, suçun unsurları oluşmaz.
Bu açıklamalar ışığında terk suçunun yasal unsurlarını aşağıdaki gibi listelemek mümkündür:
- Mağdurun kendini idare edemeyecek yaşta olması ya da hasta olması,
- Mağdurun yaşı ya da hastalığı nedeniyle koruma veya gözetim altında olması,
- Failin mağdurla arasındaki gözetim ilişkisini sürekli ya da geçici olarak kesmiş olması.
Terk suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Faildeki saikin önemi yoktur. Fail yaşı, hastalığı dolayısıyla kendisini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle yasa, sözleşme, doğal bağlılık ilişkisi veya fiili bir nedenden dolayı koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan kişiyi terk etme bilinç ve iradesiyle hareket etmelidir. Başka bir deyişle fail, “kendi haline terk” eyleminden doğacak neticeyi bilmeli ve istemelidir.
Terk Suçunun Şartları
Terk suçunun işlenebilmesinde aranan en önemli şart kasıttır. Yani suç ancak kasten işlenebilir. Bebeği terk, yaşlıyı terk gibi eylemlerin ancak bırakılan kimselerin tehlikeye düşeceğinin bilinmesi halinde suç olduğu söylenebilir. Yine bu neticelere karşı olursa olsun tavrını takınmak da failin cezalandırılmasına neden olacaktır.
Terk suçunun şartları içerisinde bir diğeri ise garantör sıfatına sahip olmaktır. Yani hastayı, yeni doğan bebeği terk eden kimsenin bu kimselere bakmakla yükümlü olması gerekir. Aksi halde bir terk suçu oluşmayacağı gibi; failin cezalandırılmasını gerektiren bir hal de bulunmayacaktır. Önemle belirtmek gerekir ki sanılanın aksine gayrimeşru çocuğu terk etmek de suçtur ve sanığın cezasında indirim yapılmasına imkan vermez.
Terk suçu bir tehlike suçu olup, terk dolayısıyla bir zararın meydana gelmiş olması şart değildir. Maddenin ikinci fıkrasına göre, terk dolayısıyla mağdurun hastalığa yakalanması, yaralanması veya ölmesi hâlinde, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunacaktır. Ancak failin meydana gelen bu ağır ve başka neticeden dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice açısından en azından taksirinin bulunması ve failin mağdurun hastalığa yakalanması, yaralanması veya ölmesini istememesi gerekmektedir. Failin bu maddeye göre sorumlu tutulabilmesi için asıl amacı sadece “terk etmek” olmalıdır. Aksi takdirde fail mağdurun hastalanmasını, yaralanmasını veya ölmesini istemiş ve bu amaçla hareket etmiş ise kasten yaralanma yahut öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
Terk Etme Eylemi Olarak Kabul Edilen Haller
Terk suçunun düzenlendiği madde gerekçesinde de belirtildiği üzere terk, bir bebeğin cami avlusu gibi bir yere götürülüp bırakılması şeklinde icrai bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi ileri yaşta bulunan bir kimsenin veya bir bebeğin evde kendi hâline terk edilerek evden dışarı çıkılması durumunda olduğu gibi ihmali bir davranışla da işlenebilir. Özel Daire uygulamalarında terk suçunu oluşturduğu kabul edilen bazı haller aşağıdaki gibidir:
- Yeni doğan bir bebeğin tren garına bırakılması (2. CD’nin 24.06.2013 gün ve 29428-17010),
- Bebeğin cami avlusuna bırakılması (2. CD’nin 13.11.2013 gün ve 3501-26274),
- Küçük çocuğun akrabalarının evinin önüne bırakması (3. CD’nin 15.04.2013 gün ve 6867-15884)
Yukarıda örnek olarak gösterilen eylemlerle birlikte makalemizde suçun unsurları olarak gösterdiğimiz hallerin mevcut olması durumunda da yine yazıya konu suçun varlığından söz etmek mümkün olacaktır.
Terk Suçunun Cezası
Terk suçunun basit halinin tanımı kanun hükmünün ilk bendinde yapılmış ve 3 ay ile 2 yıl arasında olduğundan bahsedilmiştir. Ceza miktarının sınırları arasındaki farkın uygulamada belirleyici unsuru failin kendini ne derece savunabildiği ve suçsuz olduğunu ispatlayabildiğidir. Eğer hakimde böyle bir kanaat oluşturamayacaksa 2 yıl ile yargılanacaktır.
Terk suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinde ise ceza miktarı çok daha fazla olacaktır. Kanunda bu hususta bir miktar belirtilmese de gerçekleşen sonuca göre cezaya hükmedilecektir. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse yaşlı ve bakıma muhtaç annesini ıssız bir ormana terk ederek ölmesine neden olan çocuğu hakkında 12 yıl ile 16 yıl arasında bir ceza tayin edilir.
Terk Suçunun Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Halleri
Kanunda kısa bir düzenleme ile açıklanan suçun nitelikli hali bulunmasa da ağırlaşmış halleri mevcuttur. Buna göre;
- Terk dolayısıyla mağdurun bir hastalığa yakalanmış olması,
- Mağdurun yaralanmış olması,
- Mağdurun ölmesi.
Sayılan hallerin gerçekleşmesi durumunda faile verilecek olan cezanın miktarı artık suçun basit halindeki gibi olmayacak; daha yüksek seviyede olacaktır. Söz konusu suçun ağırlaşmış halleri sıklıkla aile içi bakım yükümlülüğü altında olan kimselerin davranışları sonucu ortaya çıkmaktadır. Örneğin yeni doğan bebeği terk ederek onun daha fena bir hale gelmesine sebep olan anne, baba ya da başka bir aile büyüğünün çocuğu devlet kurumlarına bırakmak varken bu suçu işlemesi daha ağır bir ceza almalarına sebep olacaktır.
Terk Suçu ve Kasten Öldürme
Kasten adam öldürmenin TCK’deki temel cezasını TCK’nin 81. maddesinde düzenlemiş olup burada “bir insanı kasten öldüren kişi müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Terk suçu ve kasten öldürme bağlantısı ise ekseriyetle yeni doğan bebeğini terk ederek ölmesine neden olan anne ve babalar için karşılaştığımız bir durumdur.
Yeni doğan ve terk edilen bebeğin ölmesi sonucunda terk eylemini gerçekleştiren kimsenin kasten mi yoksa ihmalen mi bebeğin ölümünden sorumlu olduğunu tespit için TCK 21. maddede tanımını bulan kastın madde metnine baktığımızda kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir şeklinde düzenleme yapıldığı görülür.
TCK’nin 21. maddenin gerekçesinde ise “… suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi kastın varlığı için zorunludur” demektedir. Yani kasıtlı bir suçun varlığı için suçun maddi unsurlarının gerçekleştirilmesi yani dış dünyada konumuz olan öldürme suçunun maddi unsurlarının gerçekleştirilmesinden bahsedilmektedir. Gerekçedeki “gerçekleştirilmesi” ibaresi suçların kanunda açıkça belirtilmemesi halinde ihmalen işlenemeyeceğini anlatmaktadır.
Maktule yönelik öldürmeyi gerektirecek icrai bir hareket gerçekleşip gerçekleşmemesi önemlidir. İcrai hareket bir yere bırakmak olabilir ama bu hareket öldürme suçunun unsuru olamaz. Yasa koyucu TCK. 83. maddesi ile ihmali hareketleri sonucu kasten öldürme suçlarını da düzenleme altına almıştır. Burada ihmali ve icrai fiiller ayrı ayrı yasaya aykırı fiildir. İcrai fiil TCK 97. maddedeki terk suçu olarak bilinir. Terk suçundan dolayı ölüm oluşmuş ve şartlarıda var ise artık TCK 83. madde özel düzenleme olduğundan TCK. 97. madde uygulanmayıp özel düzenleme olan TCK 83. madde uygulanmalıdır.
Terk Suçu Hakkında Yargıtay Kararları
Yeni Doğan Bebeği Bakıcıya Bırakıp Kaçmak
Sanığın, yeni doğmuş mağduru ücret karşılığı bakması için anlaştığı tanık … bırakması, başlarda mağduru emzirmek amacıyla gidip geldiği ancak bir süre sonra mağduru arayıp sormaması şeklinde gerçekleşen eyleminde, suçun “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediği için terk suçunun oluşmayacağı ve eylemin bakım ve gözetime yönelik yükümlülüklerine aykırılık oluşturmadığı, bu davranışın TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçunu da oluşturmaması karşısında, verilen beraat kararının Yerel Mahkemece isabetli olarak saptandığı değerlendirilerek yapılan incelemede… (4. CD 2014/17711 E. 2015/33640 K.)
Altı Çocuğun Evde Kendi Hallerine Bırakılıp Kaçılması
Sanığın eşi ile yaşadığı anlaşmazlık sonucunda en büyüğü 1994, en küçüğü ise 2005 doğumlu olan 6 çocuğunu ortak ikametlerinde bırakarak evden ayrılması şeklinde gerçekleşen eyleminde suçun yasal unsuru olan, “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediği için terk suçunun oluşmayacağı ve eylemin bakım ve gözetime yönelik yükümlülüklerine aykırılık oluşturmaması karşısında bu davranışın TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçunu da oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararının yerel mahkemece isabetli olarak saptandığı değerlendirilerek yapılan incelemede… (4. CD 2014/16743 E. 2015/33642 K.)
Velayeti Kendisine Bırakılan Çocuğu Terk Etmek
Sanığın boşanma sonucunda velayeti kendisine bırakılmış ağır düzeyde mental retarde olan 2003 doğumlu mağduru ortak arkadaşları E.. K..’ye boşandığı eşi M.. Ç..’ye teslim etmesi için bırakması ve bir daha geri almaması şeklinde gerçekleşen eyleminde suçun yasal unsuru olan, “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediği için terk suçunun oluşmayacağı, ancak sanığın mağdura karşı bakım, eğitim ve destek olma yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle eyleminin TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçunu oluşturacağı gözetilmeden beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı ve katılan G.. Ç.. vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07/07/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Y4CD,-07.07.2015)
Bakıma Muhtaç Babayı Terk Suçu
Suç tarihinde 86 yaşında, bakıma muhtaç ve hasta olup konuşma güçlüğü saptanan mağdurun çocukları tarafından nöbetleşe bakıldığı dönemde, bakım dönemi biten gelini Hanife tarafından, mağdurun diğer oğlu olan sanık Raşit’in evine getirildiği, esasen evde bulunan ancak ışıkları söndürüp evde yokmuş intibaı vermeye çalışan sanığın kapıyı açıp annesini almadığı, bunun üzerine mağdurun gelini Hanife tarafından komşusundan istenilen sandalyeye oturtulup sanığın daire kapısı önünde bırakıldığı, sanığın hasta, yaşlı ve bakıma muhtaç olduğunu bildiği annesini gece boyunca evine almadığı ve mağdurun ancak ilerleyen saatlerde kendisini farkeden komşuları tarafından eve alınıp ilgilenildiği olayda;
Gerek yaşı gerekse hastalığı dolayısıyla kendisini idare edemeyecek durumda olduğu anlaşılan mağduru evine kabul etmemek suretiyle kendi haline terk ettiği anlaşılan sanığın eyleminin Yerel Mahkemece TCK’nın 97/1. maddesinde yazılı terk suçunu oluşturduğu kabul edilerek uygulamanın buna göre gerçekleştirildiği anlaşılmakla, yapılan incelemede; Sanığa yükletilen terk eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı;
Bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı, Anlaşıldığından sanık R.. K..’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 07/07/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Y4CD,-07.07.2015)
Terk Suçunda Zamanaşımı Süresi
Sanığın oluşa ve kabule uygun olarak işlediği kabul edilen terk ve reşit olmayan mağdure ile cinsi münasebette bulunma suçlarına ilişkin zamanaşımı yönünden sanığın lehine olan 765 sayılı TCK.nın 473 ve 416/son maddelerinde öngörülen cezaların üst sınırı itibarıyla aynı Kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen 7 yıl 6 aylık asli ve ilave zamanaşımına tâbi oldukları, suç ve inceleme tarihleri arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK.nın 7/2 ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle hükümlerin CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanık hakkında açılan kamu davalarının aynı Kanunun 322 ve 5271 sayılı CMK.nın 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı sebebiyle DÜŞMESİNE, 08.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Y4CD,-08.02.2012)
Çocuğunu Yabancıya Emanet Etmek
Sanığın, boşanma sonucunda velayeti kendisine bırakılmış 2000 doğumlu kızı mağdur Miraç’ı K. ilçesinde ikamet eden boşandığı eşinin annesi tanık 1949 doğumlu H.. A..’na bırakması için köy minibüsü şöförüne yol ücretini vererek teslim etmesi, tanığın yaşı ve maddi durumu nedeniyle mağdura bakamayacağını beyan ederek mağduru kabul etmemesi üzerine sanığın mağduru tekrar kabul etmemesi şeklinde gerçekleşen eyleminde suçun yasal unsuru olan, “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediği için terk suçunun oluşmayacağı;
Ancak sanığın mağdura karşı bakım, eğitim ve destek olma yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle eyleminin TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçunun oluşturacağı gözetilmeden beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı ve katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Y4CD,-11.09.2015)
Müşterek Çocuğu Polise Bırakmak
Sanığın, hakkında terk suçundan dolayı beraat kararı verilen resmi nikahlı eşi … ile aralarında boşanma davasının duruşmasının bitiminde …’in, katılan …’ı annesi sanığa bırakarak duruşma salonundan uzaklaşması sonrasında, sanığın da katılana bakamayacağını söyleyerek İlçe Emniyet Müdürlüğüne bırakması şeklinde gerçekleşen olayda, suçun “kendi haline terk” unsurunun gerçekleşmemesi ve eylemin bakım ve gözetime yönelik yükümlülüklerine aykırılık oluşturmaması nedeniyle bu davranışın TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçunu da oluşturmaması karşısında, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçe ile mahkumiyetine hükmolunması. (Y4CD,-12.05.2016)
Bebeğini Hastaneye Bırakmak
Sanığın, gayri resmî birlikteliğinden doğan mağduru hastalığından dolayı Hastaneye getirip tedavisi devam ederken hastanede bırakması ve bir daha geri almaması şeklinde gerçekleşen olayda, suçun yasal unsuru olan, “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediği için terk suçunun oluşmayacağı ancak sanığın mağdura karşı bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle eyleminin TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması. (Y4CD,-01.11.2021)
Kararlar Yargıtay Karar Arama sayfasından alınmıştır.