İftira Suçu ve Cezası

07.10.2024
94
İftira Suçu ve Cezası

İftira suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267’nci maddesinde düzenlenmiştir. Yasada yer alan tanımına göre suçun oluşabilmesi için bir kimsenin aleyhinde adli işlem yapılması gayesiyle o kimseye hukuka aykırı bir durum ithaf edilmelidir. Türk Dil Kurumu ise “iftira” kelimesini “bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme” olarak tanımlamıştır.

Asliye Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren iftira suçu kovuşturmasının soruşturması ise Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülür. Soruşturma usulü ve yargılamanın temel hususları hem Türk Ceza Kanunu’nda hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ifade edilmiştir.

İftira atma suçunda failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte; iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.

İftira Suçu Unsurları

İftira suçu Türk Ceza Kanunu’nda kapsamlı bir şekilde tanımlanmıştır. Buna göre iftira suçunun sübut bulması için aşağıdaki şartların sağlanması gerekir.

  • Yetkili Makamlara İhbar veya Şikayette Bulunmak: Bir kimsenin işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılmasını sağlamak için o kimsenin aleyhinde yetkili makamlara şikayet ya da ihbarda bulunulması halinde iftira suçu meydana gelir.
  • Basın ve Yayın Yoluyla İhbar veya Şikayet Etmek: Hukuka aykırı bir eylemi olmadığını bilmesine rağmen, bir kimsenin aleyhinde cezai ya da idari işlem tesis edilmesini sağlamak için ihbar veya şikayette bulunmak.

Her iki eylem de tek başına suçun meydana gelmesine sebep olabilir. İftira suçunun meydana gelmesi için suçun mağduru aleyhinde bir adli ya da idari soruşturma veya kovuşturma başlamış olması gerekir.

Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal eden herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikayet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanının bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması”, gerek “özgürlüklerini kısıntısız” kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar.

Maddi vaka ve somut olgulara dayanmayan ihbar ve şikayetlerin şikayet hakkı kapsamında değerlendirilmesi durumunda kişilerin onur, şeref ve saygınlıkları rencide edilmiş olacak, namuslu ve dürüst kişiler korumasız kalacak ve toplum nezdinde itibarları sarsılacaktır.

İftira Suçunun Cezası

İftira suçu cezası 5237 sayılı yasada temel haliyle bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Ancak mağdurun üzerine atılı iftira suçu nedeniyle maruz kaldığı duruma göre iftira suçunun cezası değişkenlik göstermektedir.

  • İftira suçunun cezasının temel hali 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır.
  • Delil uydurmak, yaratmak suretiyle iftira atılırsa ceza bir buçuk yıldan altı yıla kadar değişebilir.
  • Üzerine atılı iftira sebebiyle mağdur gözaltı ya da tutuklama harici bir koruma tedbirine maruz kalmışsa sanığın cezası yarı oranında artırılır.
  • Mağdur, atılı iftira yüzünden müebbet hapis cezası almışsa iftira atan kimse yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Cezanın infazına başlanılmışsa verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu da 30 yıldan 45 yıla kadar cezalandırma anlamına gelir.

Nitelikli İftira Suçu ve Unsurları

Nitelikli iftira suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267’nci maddesinin devam eden fıkralarında açıklanmıştır. Suçun temel halinin yanı sıra nitelikli hallerinin cezaları yasamızda daha ağırdır.

  • Delil uydurarak iftira suçu (267/2) işlenmesi halinde sanığa verilecek ceza artar. Delil uydurma olarak değerlendirilebilecek eylemleri Yargıtay kararlarında detaylı olarak açıklayacağız.
  • Mağdur aleyhinde gözaltı, tutuklama harici bir tedbire hükmedilmesi (267/3) halinde de şüpheli / sanık aleyhinde tesis edilecek ceza miktarı artacaktır.
  • Mağdur aleyhinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilmesi (267/5) halinde verilen ceza 30 yıla kadar çıkabilmektedir. Bu cezanın infazına başlanması halinde (267/6) hapis cezası 45 yıla kadar artacaktır.

Öte yandan, iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir.

Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması halinde iiftira suçunun unsurları oluşmayacaktır. Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikayetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır.

İftira Suçunda Zamanaşımı Süresi

İftira suçu zamanaşımı süresi mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğunun öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Bu tarihten itibaren 8 yıl geçmekle birlikte zamanaşımı süresi dolmuş olur. Yasa koyucu zamanaşımı başlangıç süresini belirtmiş ancak zamanaşımı süresini yasada tanımlamamıştır.

İftira suçunda zamanaşımı süresi yasada doğrudan ifade edilmese de ceza yargılamamızın temel zamanaşımı süresi olan 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin bu suç için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. Mağdurun üzerine atılı suçun iftira niteliğinde olduğunun öğrenilmesi tarihinden itibaren 8 yıl geçmesinin ardından iftira suçu için bir dava görülmesi hukuken mümkün değildir.

İftira Atma Suçunda Şikayet ve Uzlaşma

Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde yer alan “İftira” başıklı 267 maddesinin 1 fıkrası; “(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.

İftira atma suçu şikayete bağlı değildir. Savcılık makamı ihbar üzerine soruşturmaya başlayabileceği gibi kendiliğinden de şüpheli aleyhinde soruşturma faaliyetlerini yürütebilir.

Soruşturma devam ederken ya da dava açıldıktan sonra mağdurun şikayetini geri çektiğine ilişkin beyanda bulunması da soruşturmanın ya da davanın seyrini etkilemez.

İftira suçu şikayete tabi değildir. Hal böyle iken uzlaştırma kurumu da bu noktada devreye girmez. İftira suçu uzlaşmaya tabi değildir. Mağdur ile şüpheli yapacakları anlaşma ile dava açılmasını engelleyemezler.

Soruşturma faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından yetkili Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmaktadır.

Sosyal Medyada İftira Suçu İşlenebilir mi?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hükümleri uyarınca sosyal medyada iftira suçu işenebilir. Zira madde açıklamasında suçun basın ve yayın yoluyla işlenebileceği açıkça izah edilmiştir. Sosyal medya paylaşımlarının birer yayın olduğu kabul edilebilir. Hal böyle iken sosyal medya aracılığıyla iftira suçunun işlenmesi mümkündür. Elbette suçun diğer unsurlarının yani taşıması gereken zorunlu hallerinin de somut olayda mevcut olması aranır.

İftira suçu unsurlarından biri de üzerine iftira atılan kimse aleyhine bir soruşturma ya da kovuşturma başlamış olmasıdır. Hal böyle iken de aleyhinde sosyal medyada iftira suçu işlenen kimse için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçmiş ancak sonucunda şahıs aklanmış ise üzerine bu sosyal medya paylaşımını yapan kimselere karşı iftira suçundan suç duyurusunda bulunması mümkündür.

İftira Suçu Hakkında Yargıtay Kararları

Suç Uydurma ve İftira Farkı

Açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık ile internet üzerinden tanışan katılanın, olay tarihinde iş bulmak vaadi ile sanığı Edremit ilçesine çağırdığı, sanığın bu sebeple Edremit ilçesine geldikten sonra katılanın kendisi ile görüşmemesine kızarak karakola gidip katılan hakkında işlemediğini bildiği halde iş için sigorta masrafları nedeniyle kendisinden 150 TL para alıp yanından ayrıldıktan geri dönmediğini ve kendisini dolandırdığını beyan etmek suretiyle şikayetçi olduğu anlaşılmakla, sanığın eyleminin, yasal unsurları itibariyle TCK’nın 267/1. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi. (Y8CD,-08.11.2021)

Savunma Hakkının Kullanılması Kapsamında İftira Atmak

Sonuç itibariyle, Anayasamız ile güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı iftira suçunda da geçerli olup savunma sırasında kendisine yüklenen suçu başkasına isnat eden sanığın eyleminin savunma hakkı kapsamında kaldığı, sanıkta iftira kastının bulunmadığı, suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşmadığı, savunma hakkının hukuka uygunluk nedeni olduğu, bir olayda hukuka uygunluk nedeni var ise suçun unsurlarının oluşmayacağı, somut olayda da kaza yapan aracı, kaza esnasında araçta bulunan mağdurun kullandığına dair savunmanın iftira suçunu oluşturmayacağı, Yargıtay uygulamasının da eskiden beri bu yönde olduğu, sanığın unsurları oluşmayan suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, Sayın çoğunluğun mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin görüşlerine katılmıyoruz (Y9CD,-12.11.2014, Karşı Oy Görüşü)

Delil Uydurarak İftira Atmak

Şu hale göre; somut olayda kimlik bilgileri kullanılan şahsın gerçek ve hayatta olan bir kişi olması ve yetkili kamu görevlisine verilen bu bilgiler üzerine resmi bir belgenin de düzenlenmiş ve mağdur hakkında soruşturma başlatılması karşısında eylemin hem resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu, hem de başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunu oluşturduğu ve fakat farklı neviden fikri içtima kuralını düzenleyen TCK’nın 44. maddesi gereğince sanığın daha ağır cezayı gerektiren başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan cezalandırıldığından, bozmaya uyulduktan sonra sanık hakkında TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen suç nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden ayrıca ikinci kez başkalarının kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmak suçundan hüküm kurulmasında, İsabet görülmediğinden anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. (Y16CD,-23.02.2016)

Rızayla Verilen Çekin Çalındığı İftirası

Aralarındaki ticari ilişkiye istinaden kendi rızasıyla katılana verdiği çekin çalındığı iddiasıyla herhangi bir isim vermemekle birlikte tahsil için ibrazı halinde katılan hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılacağını bilerek şikayetçi olan sanığın eyleminin, TCK’nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması. (Y9CD,-13.03.2014)

İftira Suçunda Soruşturma Ya Da Kovuşturma Başlamasının Zorunlu Olması

İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, sanığın temyiz dilekçesi üzerindeki tarihin yanlış yazıldığını belirterek dilekçelerle müracaat etmesi şeklindeki eyleminin suç işlemediğini bildiği kimseye suç atmak biçiminde olmayıp Anayasa’nın 74. maddesi ile garanti altına alınan “anayasal dilekçe-şikayet hakkı”nı kullanma niteliğinde bulunması, mağdur hakkında verilen takipsizlik kararının sanığın iftira suçundan cezalandırılmasına yeterli somut kanıt niteliğinde olmadığı, bu nedenle sanığa atılı iftira suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden unsurları itibariyle oluşmayan iftira suçundan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 30.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Y16CD,-30.09.2015)

Aracının Çalındığı İddiası

Sanık savunması, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; K.. A..’ın.. plaka sayılı aracı satın almak istediği, parası yeterli gelmeyince aracın bedelini sanığın ödediği, kendi adına tescil ettirdiği ve K.. A..’ın kullanımına bıraktığı, ancak K.. A..’ın borcun tamamını ödemediği, suç tarihinde bahse konu aracın Bartın ilinde trafik ekipleri tarafından evrak eksikliği nedeniyle trafikten men edildiğini haricen öğrenen ve aracın çalındığına dair isim belirtmeden ihbarda bulunan sanığın kollukta alınan ilk ifadesinde araç içerisinde E.. S.., M. D.. ve B.. A.. isimli şahısların bulunduğunu öğrendiğini aracının bu kişiler tarafından çalındığını düşündüğünü beyan edip şikayetçi olduğu anlaşılmakla, sanığın eyleminin TCK’nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle suç uydurma suçundan beraat kararı verilmesi. (Y9CD,-13.02.2014)

İftira Suçuna İştirak Etmek

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir. Ancak; Sanık hakkında, iftira suçuna iştirak etmenin mümkün olmadığı gözetilmeyerek 5237 sayılı TCK’nın 267/1. maddesi ile uygulama yapılması. (Y13CD,-19.02.2013)

Dolandırıcılık Suçlarında Suçtan Kurtulmak İçin İftira Atmak

Dolandırıcılık suçu ve iftira suçlarından sanık …’nin mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanığın müşteki …’in çalışmakta olduğu yetkili servise bilgisayarını tamir ettirmek üzere gittiği sırada iş yerinde müşteki …’e ait laptopun üzerinde … isminin yazdığını gördüğü, sanığın kendi bilgisayarını servise bırakarak iş yerinden ayrıldığı, sanığın olay günü iş yerine gelerek müşteki …’e kendisini …’in kardeşi olarak tanıttığı, müştekiye ait laptopu alarak iş yerinden ayrıldığı akabinde başka bir iş yerine sattığı, sanığın soruşturma sırasında yakalanması üzerine bu kez kendisini kolluk güçlerine … olarak tanıttığı, müşteki …’a ait kimlik bilgilerini verdiği, böylece sanığın dolandırıcılık ve iftira suçlarını işlediği iddia edildiği olayda,

Sanığın hileli hareketleriyle katılanı yanıltıp bilgisayarı aldığı, bu şekilde hileli suçun tamamlanıp, menfaatin temin edilmesinden sonra yakalanması üzerine bir başkasının ismini vererek iftira suçunu işlediği, bu nedenle dolandırıcılık suçu ile iftira suçunun farklı zamanlarda işlendiği anlaşılmış olmakla; 1-Sanık hakkında iftira suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde; Sanığın ikrarı, müşteki beyanları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı, iftira suçuna dair mahkemenin kabul ve uygulamasında isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın bu yönden temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA,

Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesinde; Sanığa yüklenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra ve 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri yapılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması. (Y15CD,-01.04.2019)

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.