Bu makale, “izale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum” sorusu kapsamında, paydaşlardan birinin ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karşı çıkması durumunda Yüksek Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının ortaya koyduğu hukuki çerçeveyi analiz etmektedir. Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu mal üzerindeki birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirerek ferdi mülkiyete geçişi sağlamayı amaçlar. İncelenen kararlar, bir paydaşın satışa rıza göstermemesinin tek başına davayı durdurmaya yetmediğini, ancak kanunun paydaşlara satıştan kaçınmak için sunduğu alternatif yolların ve usuli hakların etkin bir şekilde kullanılmasının davanın seyrini değiştirebileceğini göstermektedir.
İzale-i Şuyu Davası Nedir?
İzaleyi şuyu davası, paylı mülkiyete konu olan taşınmaz ya da taşınır malların ortaklığına son vermek amacıyla açılan bir dava türüdür. Paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir ve malın paylaşılması ya da satılarak bedelinin paylaşılması sağlanır. Bu dava, “ortaklığın giderilmesi davası” olarak da bilinir. İzaleyi şuyu davasında mahkeme, malların aynen taksiminin mümkün olup olmadığını inceler. Eğer mümkün değilse satış yoluyla ortaklığın sona erdirilmesine karar verilir. Böylece taraflar arasında yaşanan anlaşmazlıklar çözülür ve adil paylaşım sağlanır. İzale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum hissedarın ne veya neler yapabileceği makalemizin kalan bölümünde yer almaktadır.
İzale-i Şuyu Davası Hissemi Satmak İstemiyorum
Yargı kararları, bir paydaşın “izale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum” şeklindeki beyanının, ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmesini tek başına engellemediğini ortaya koymaktadır. Mahkemeler, davanın niteliği gereği ortaklığı sona erdirmeyi amaçladığından, aynen taksim veya kat mülkiyeti gibi alternatifler mümkün değilse satışa karar verme eğilimindedir (BAM İstanbul 36. Hukuk Dairesi – 2017/933; Yargıtay 14. Hukuk Dairesi – 2016/5813).
Taşınmazın fiziki olarak bölüşülmesinin mümkün olup olmadığı, izale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum talebinin kabul edilip edilmeyeceği konusunda mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Bu kapsamda imar durumu, ifraz şartları gibi teknik konular incelenir. Değer farkları para (ivaz) eklenerek denkleştirilebilir (BAM Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi – 2017/3).
Üzerinde yapı bulunan taşınmazlarda en önemli alternatif kat mülkiyeti kurulmasıdır. Bir paydaşın dahi bu yönde bir talepte bulunması halinde, hâkimin Kat Mülkiyeti Kanunu’ndaki şartların (yapının projeye uygunluğu, her paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşmesi vb.) varlığını araştırması ve şartlar oluşmuşsa satış yerine kat mülkiyeti kurulmasına karar vermesi zorunludur (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi – 2015/384; Yargıtay 20. Hukuk Dairesi – 2017/939).
Ortaklığın Giderilmesi Davası Ne Kadar Sürer?
Ortaklığın giderilmesi davaları, “iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalar” olarak nitelendirilir (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi – 2023/1431). Bu nedenle davalı da davacı ile aynı haklara sahiptir. Davacının, davalının rızası olmadan davayı geri çekememesi (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi – 2010/10350), satış istemeyen davalıya davanın devamı konusunda bir kontrol imkânı tanımaktadır. İzale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum diyen davalı bu konuda kendine bir avantaj sağlayabilir.
Yargıtay, satışın son çare olduğu ilkesini benimsemiştir. Özellikle üzerinde yapı bulunan taşınmazlarda kat mülkiyeti kurulması imkânı titizlikle araştırılmalıdır. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 2015/12845 sayılı kararında bu durum şöyle ifade edilmiştir:
Benzer şekilde, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2017/939 sayılı kararı, mahkemenin bu yönde bir talep olduğunda ilgili kurumlardan yazılar beklemesi, eksikliklerin giderilmesi için paydaşlara süre ve yetki vermesi gerektiğini belirtmektedir. Hatta Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 1991/12155 sayılı kararında, paydaşlar gerekli belgeleri tamamlamaktan kaçınsa dahi “hakimin müdahalesinin her zaman istenebileceği gözönünde tutularak mahkemece re’sen tamamlanıp… kat mülkiyetine çevrilerek ortaklığın giderilmesine karar verilmesi” gerektiği vurgulanmıştır. Bu kararlar, hâkimin kat mülkiyeti kurulması yönünde aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini göstermektedir.
İzale-i Şuyu Davada Hissedarın Alış Önceliği
Paydaşların iradesinin en önemli olduğu noktalardan biri “taleple bağlılık” ilkesidir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2020/2335 sayılı kararında, davalıların “izale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum” şeklinde beyan etmesine rağmen mahkemenin satış kararı vermesi bozma sebebi sayılmıştır. Kararda şu ifadelere yer verilmiştir:
“…dava konusu taşınmazla ilgili olarak taraflarca satış talebinde bulunmadığı halde, mahkemece… ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği” durumunda, bu karar HMK’nin 26. maddesine aykırı bulunarak bozulmuştur.
Bu nedenle, hissesini satmak istemeyen bir paydaşın, öncelikle diğer paydaşların da satış yönünde bir talebi olup olmadığını dikkatle takip etmesi ve satış talebi olmadığını mahkeme tutanaklarına açıkça kaydettirmesi kritik öneme sahiptir.
Ortaklığın giderilmesi davalarının çift taraflı yapısı, davalıya önemli bir usuli hak tanır. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2010/10350 sayılı kararı, davacının davayı açtıktan sonra tek taraflı iradesiyle geri alamayacağını belirtir. Kararda, “HMUK’nun 185 / 1 maddesi hükmü gereği davacı, davalının rızası olmadan davasını geri alamaz” denilmektedir. Bu kural, davayı açan tarafın sonradan fikir değiştirerek davayı sonlandırmasını engeller ve satış istemeyen davalıya, davanın aynen taksim veya kat mülkiyeti gibi yollarla sonuçlandırılması için ısrarcı olma imkânı verir.
İzale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum diyen davalılar varsa, davanın reddi için tek başına yeterli bir gerekçe değildir. Ancak bu durum, paydaşın hukuken çaresiz olduğu anlamına gelmemektedir. İncelenen yargı kararları ışığında, satıştan kaçınmak isteyen paydaşın stratejisi şu temel noktalara dayanmalıdır:
Alternatif Sunma: Mahkemeye, izale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum diyen davalı olduğunda, taşınmazın aynen taksiminin veya üzerinde yapı varsa kat mülkiyetine çevrilmesinin mümkün olduğunu somut delillerle (bilirkişi raporları, mimari projeler, imar durumu belgeleri vb.) sunmalıdır.
Talep Kontrolü: Dava dosyasını dikkatle takip ederek, diğer paydaşlar tarafından açık bir satış talebi bulunup bulunmadığını kontrol etmeli ve talep yoksa bu durumu mahkemede vurgulayarak HMK m. 26’ya dayalı olarak satış kararı verilemeyeceğini ileri sürmelidir.
Usuli Hakları Kullanma: Davanın iki taraflı niteliğini göz önünde bulundurarak, davacının davadan tek taraflı olarak çekilmesine rıza göstermeyerek “izale-i şuyu davasında hissemi satmak istemiyorum” demesinin davanın kendi lehine sonuçlanabilecek alternatif yöntemlerle (örneğin kat mülkiyeti) devamını sağlamalıdır.
Nihayetinde, paydaşın iradesi, kanunun sunduğu alternatif çözüm yolları ve usuli mekanizmalarla desteklendiğinde, ortaklığın satış suretiyle giderilmesini engellemede belirleyici bir rol oynayabilmektedir.